bugün

entry'ler (1225)

izmir de türk bayrağının yasaklanması

(bkz: asparagas)

sigara hakkında bilinen yanlışlar

sigara, içen kişi tarafından fizyolojik bağımlılık olarak algılansa dahi aslında bağımlılığın % 90'ı psikolojik bağımlılıktır. %10 fizyolojik bağımlılıktır. psikolojik bağımlılığın da büyük kısmını görsel bağımlılık oluşturmaktadır. benim diyen sigara tiryakisine sorduğumda "aaa hakkaten lan" dediği şey şudur. aydınlık bir odada sigara içen bir şahıs, duyu organlarını kullanarak elinde tuttuğu sigarayı görür, onun ağzına doğru yaklaşmasını görür. dumanı çektikten sonra üflediğinde havada yayılmasını görür. hele loş bir odada perde arasından giren güneş ışığında sigara dumanının süzülüşünü görmek ona doğru üflemek ayrı bir keyif.

ama zifiri karanlık bir ortamda sigara içerkenbu görsel şölen olmadığı için aydınlıkta içildiğinde verdiği keyfin çeyreğini bile vermez o sigara. deneyin şaşıracaksınız.

sigaranın zararına dair bir diğer yanlış bilinen şey ise light sigaraların daha az zararlı olduğu zannı. yine eczane ve marketlerde satılan süzen filtrelerin kullanımının sigaranın zararını azalttığı zannı.

burada asıl yanlıl bilinen şey, sigaranın zararlı bileşeninin nikotin olduğu. nikotin sigara içindeki zehirli bileşikler arasında en masumlarından birisi olarak kalır. ama en meşhuru olmasının adının 9'a çıkmasının ve 8'e inmemesinin sebebi bağımlılık yapan maddesi olmasıdır. sigaradaki asıl zarar veren madde katranıdır. bildiğimiz asfalt. akciğerlerin gözeneklerini tıkayan, sigara bırakıldıktan sonra 10 sene sonra dahi temizlenmeyen yapışkan zift. light sigaralarda ve filtre kullanımında nikotinin büyük kısmı süzülmesine karşın, katranın yarısından çoğu süzülmeden geçmektedir. nikotin ihtiyacını karşılayamayan kişi aynı miktarda nikotini alabilmek için daha fazla sigara içerek vücuda giren katran, pah, benzo a ve b piren türevi bileşikleri, siyanürü vs. yüzlerce zehiri vücuduna daha fazla miktarda almakta, zarar katlanmaktadır.

illa sigara tüketilmeye devam edilecekse, hafif sigara kullanımı veya filtre kullanımı yerine nikotin oranı yüksek sigara içerek tüketilen sigara sayısı azaltılır ve diğer zehirlerden görece az alınmış olunur.

alıntı değil el emeği göz nuru.

söyleyecek sözü olmayan küfür eder

kısmen doğru önermedir. ama bazen karşıdakinin algılama kapasitesinin düşüklüğü ve/veya umursamaz tavrı, uzlaşmaz tutumu da insanı mecbur bırakabilmektedir. bazen de ilk olarak karşı taraftan gelen küfür adamı zıvanadan çıkarabilmektedir.

uludağ sözlük e müthiş proje

duyduğum en mantıklı projelerden bir tanesidir. tab açarak da kaçınılacak bir açığı yoktur esasen. şu anki haliyle yenidne oy vermek için (eksi oy için sadece) 10 saniye, aynı yazarın başka bir entrysini oylamak için 30 saniye bekliyoruz. tek farkı bu bekleme süresi artı oylara da uygulanacak ve standart 10-30 saniye bnekleme süresi, okunulan entrynin uzunluğuyla paralel olarak artacak/azalacak.

son derece mantıklı. tebrik ederim.

pavlov un seçmeni

laiklik = dine ve din ile ilgili her türlü değere savaş açmak şartlanması ile (ki bu laikliğin kendi uhrevi seçimleri için alet edilmesi anlamına gelmektedir.) körü körüne değişmez bir şekilde sorgulamadan her seçimde aynı partiye oy atan, iktidar bir şey diyecek olursa, ne dediğine bakılmaksızın, hakkı var mı yok mu diye düşünmeksizin muhalif olan ve hayır diyen, kendisini aydın sayan, daha da kötüsü kendisini aydın sanan seçmendir.

marketlerde kullanılmamış poşetleri açamama telaşı

seri bir şekilde market arabası/sepeti kasaya boşaltıldıktan sonra kasanın arkasına dolanarak bu işlem için zaman kazanılabilir. zaten çoğu kasada bulunan konveyör bant vasıtasıyla ürünleri önüne çekip barkod okuyucudan okuturken sen bir yandan poşetlemeye başlamışsındır bile. son ürün de okuyucudan geçip toplam tutar söylendiğinde önceden hazır edilen nakit/kredi kartı kasiyere uzatılır nakitte 10 saniye kredi kartında 20-25 saniye kadar daha süre var nasılsa. ödeme işlemi de tamamlandığında zaten havuz kısmını neredeyse boşaltmış olursun. bilemedin arada inatçı poşet sayısına bağlı olarak en azından yarılamış olursun.

(bkz: her şeyin bir şeyi var)

57 bin kişinin bir anda serbest kalması

planlı ve programlı bir şekilde muhalefet tarafından "af çıktı" demeye getirilen olaydır. tutuklu ve hükümlü kavramını bilmeyen cahillerin olaya yorum getirmeye çalışması komik görüntüler oluşturuyor.

bu bir af değildir.
davası devam eden suç işlemiş kişiler olmakla birlikte, işlemediği suçtan suçlanarak dava süreci başlamış ama senelerdir sonuca ulaşmamış binlerce insan var.

ha tabi adam alışmış. 2000 kişilik gemide bir tane masum olsa gerisi suçlu olsa, 1999 suçluyu öldürebilmek için o 1 kişiyi de feda eder, gemiyi batırır. beğenmeyen alternatif söylesin. o haksız yere yatan insanlar nasıl kurtulur?

ha asıl mesele adalet sisteminin ağırlığı, bir davanın 10 yıldan fazla sürmesi.

adalet sisteminin yavaşlığı noktasında bir fikri olmayan kişiler ahkam kesmesin. oturup araştırsın 2 rekat. en azından Ferhan şensoy'un pardon filmini izlesin. sonra 12 angry men filmini izlesin. "adalet sistemi hızlı işliyor kusursuz işliyor" diyen varsa ona söyleyecek sözüm zaten yok. ama silivridekilere gelince haksızlık yapılıyor, diğerlerine hak etmişlerdi idam edilsinler deniyorsa olaya yanlı yaklaşıldığının ispatı, takkenin düştüğü kelin göründüğü durum kaçınılmaz olur. ha benim gönlüm razı mı domuz bağıyla insanları bağlayıp infaz eden sonra evin altına gömen kişilerin de serbest kalanlar arasında olmasına? elbette değil. ama kanun çıkartılırken emsal teşkil edecek ve genele uygulanacak şekilde çıkartılması mecburiyeti olmasından dolayı başka seçenek kalmıyor ortada. sen çık sen kal mı denmeli? neye göre? hangi kriterlere göre belirlenecek? kim belirleyecek? varsa daha iyisini yaparım diyen fikir söylesin.

zaten bu kanun çıkartılırken "ulan şu hizbullahçıları çıkartalım dışarı" mantığı güdüldüğünü sanmıyorum. tamamen humanist bir yaklaşımla haksız yatanların da olacağı düşüncesiyle kanunda değişiklik yapılmış, ama bu değişiklik hizbullah terör örgütü üyelerini de kapsayınca muhalefet tarafından "mal bulmuş mağribi" gibi saldırılmış görüntüsü var daha ziyade.

tüketilen değerler ve gençlik

doğru bir isimlendirmedir. zira gençlik aynı zamanda değerleri tüketen konumunda da yer almaktadır. (genelleme yapmıyorum. ama çoğunluk diyebilirim)

ilkokuldan ilk aklınıza gelen anı

sınıf öğretmenimin sıra arkadaşımı arkasına dönüp konuştuğu için 2 dakika boyunca aklına gelen tüm hakaretlerle azarlaması, arkadaşımın çok üzülmesi üzerine benim teselli etmek için sırtını sıvazlamamı gören öğretmenimin hedefi bana da çevirmesi. 2 dakika da beni kalaylaması. Anadolu Lisesi sınavlarına çok kısa bir zaman kala gerçekleşen bu olayda "zaten ikiniz de anadolu lisesi sınavını kazanamayacaksınız işiniz gücünüz tembellik" cümlesini kullanması. sınav sonucu açıklandığında bizim sınıftan 5 kişinin kazanması, bunlardan ikisinin ben ve sıra arkadaşım olmamız. öğretmenin arkadaşlarımıza nispet yaptırırcasıne öğretmenler odasından 5 sandalye getirip bizi sınıfın ortasına oturtması, 5 dakika boyunca öve öve bitirememesi. benim parmak kaldırıp söz istemem ve "siz kazanamazsınız demiştiniz ama biz ikimiz de kazandık bakın" diye göt etmem.

p.s: eskiden ilkokul 5 yıllık anadolu lisesi ise hazırlık sınıfı ortaokulun başında olmak üzere toplam 7 yıllıktı bilindiği üzere.

popoye nin türkçeye temel reis diye çevrilmesi

benzer mantık red kit'te de güdülmüştür. ha asıl mantıksızlık da bence bundadır. orijinali lucky luke olan kahramanın ismini Türkçe değil yine tarzanca ve alakasız koymuşlardır.

üşüyen ayağı ısıtma yöntemleri

ayakları havaya dikerek hem bilekten çevirmek hem de ayak parmaklarını hareket ettirmek. o bölgedeki hızlanan metabolik hareketler şaşırtıcı derecede kısa bir süre içinde buz kesmiş olan ayakları yanar hale getirecektir. diğer yöntemler dıştan içe doğru, görece uzun sürede etki eden, ve etkisi kısa süren yöntemlerdir. bu yöntem kalıcıdır.

üniversitelerde karanlık için 1 dakika aydınlık

alternatif kınama yöntemi olarak üniversite kafeteryalarında canlı porno yapmak önerilebilir.

her gün saat tam 12:00'de

(bkz: bsg)

gelmiş geçmiş en iyi kaleci rüştü reçber dir

kemal kılıçdaroğlunun katılmadığı önermedir. ona göre lefter en iyi kalecidir.

chp hukuk ve demokrasi

krem şantili acı biber dolması gibi bir şeydir. bir araya gelmez. gelirse ortaya çıkan tat sebebiyle yenmez. yemeye çalışan olursa o sindirim sistemi iflah olmaz.

türbana takan insanların ortak özellikleri

türbana takanların, türban takan insanları takıntı haline getiren insanların ortak özellikleri gerzek olmalarıdır.

yazar pek doğru söylemiş.

tanrı nın boş beleş bir varlık olduğu gerçeği

(bkz: hanım koş bak müslümanları nasıl köşeye sıkıştırdım)

daha önce yüzlerce binlerce defa cevabı verilmiş soruları inatla tekrar tekrar sorulmasından ibaret, sanki yeni sıçılmış gibi yüzyıllarca yaşındaki tespitleri yeniden ve yenidenb ortaya sıçılmasından ibaret durumdur.

hayır anlaşılamayan nokta şu. arkadaşım sen ateist misin? evet. ben müslüman mıyım? evet. sana giren çıkan bir şey var mı benim inanıyor olmamdan? hayır. senin inanmıyor oluşunun bana bir zararı var mı? yok. senin inancını tebliğ etmekle bir mükellefiyetin var mı? yok. o zaman niye bu kadar çaba? benim inanışıma göre ölümden sonra sonsuz bir hayat var. ve inanmayan bir insan yanacak. anlatmak, onun sonsuz hayatını kurtarmaya çalışmak bu sebepten dolayı üzerime vazife. yoksa inanmasının bana bir faydası da yok. inanmamasının zararı da yok.

ama yok. adam şeytandan noterden tasdikli vekaletname almış, onun yerine işlerini takip ediyor. karşılığında ne alıyor? bu dünyada 3 tane vasat kıza giriş çıkış bileti, 2 arjantin bira, 5 cahille konuşurken karşılarındakinin gözlerindeki "vaaay bu adam bir şeyler biliyor" bakışının verdiği manevi haz. başka da kazancı yok.

hayır bari tespit diye yeni şeyler çıkarsalar gam yemeyeceğim. binlerce kez cevaplanmış şeyler. şakşakçılarının copy paste uzmanlıkları ise göz yaşartıyor doğrusu.

sıradaki sözümüz ise mevlana'dan geliyor.

kör cehalet çirkefleştirir insanları.
suskunluğum asaletimdendir.
her lafa verilecek bir cevbaım var.
ama bir lafa bakarım laf mı diye
bir de söyleyene bakarım adam mı diye.

dana yerine hindi kesmenin yobazı kesmemesi

mantık dışı yazar tespitidir. bu mantıkla mezbahanelerin yobazlık yuvası olduğunu düşünmesi gerekir.

tersi mantık yürütülecek olursa, aynı dangoz yılbaşında hindi kesip kurban bayramında koyun kesilmesine yobazlık olarak karşı çokmaktadır. hindi kesersen modern koyun kesersen yobazsın.

(bkz: bsgçk)

en iyi din vicdanımızdır

(bkz: herkesin dini kendine)

atv haber in kılıçdaroğlu na yaptığı terbiyesizlik

(bkz: men dakka dukka)
(bkz: keser döner sap döner gün gelir hesap döner)
(bkz: arpa eken darı biçmez)
(bkz: ne ekersen onu biçersin)

cehepe lideri kılıçdaroğlu ettiğini buldu. "bu yapılan terbiyesizlik, saygısızlık." diye salya sümük ağlayanların ise aynı hassasiyeti geçmişte erdoğan için göstermemiş olmaları, inandırıcılıklarını kaybettiriyor.

naş

noel baba nın kömür dağıtması

noel babanın üzerine vazife olmayan bir eylemdir.

hayatında bir öğün aç kalmamış insanların, cebinde akşam eve ekmek götürebilecğei para yokken kara kara düşünen insanların, dışarıda kar yaparken evde yakabilecek tek dal odun yokken battaniye altında dahi tir tir titreyen insanların halini anlaması beklenmez. sosyal devletin gerektirdiği, ihtiyaç sahibinin ihtiyacını karşılamaktır. bu görev noel babanın değil belediyelerin ve mülki amirlerindir. bugün akparti gidecek olsa yerine mhp chp veya x partisi gelecek olsa aynı görevi yerine getirmke, ihtiyaç sahiplerinin ihtiyçalarını gidermekle, bunun fonunu oluşturmak ve sağlamakla sorumludurlar. yapmayacak olan zaten gelmesin iktidara.

buradan akpartiye saldırarak halkı oy satan aptallar olarak görenler ise asıl aptallardır.